Pişik Nedir?
Pişik çoğunlukla bebeklerde görülse de her yaşta görülebilen bir durum olmakla birlikte, popo, kasık ve genital bölgede kızarıklık, kabarıklık veya ciltte gerginleşme olarak kendini göstermektedir.

Bebeklerde çok sık rastlanabilen pişik problemi bebeklerin son derece hassas olan ciltlerinde fazlasıyla rahatsız edici olabilmektedir. Pişiğin olabildiğince hızlı bir şekilde tedavi edilmesi bebeklerin konforu açısından olduğu kadar sağlığı açısından da çok önemlidir. Özellikle yeni doğan bebeklerde ve ilk on iki ay boyunca bebeklerin cildinin daha hassas, daha ince ve pH seviyesi daha yüksek olduğu için bu evrede daha fazla kaka yaptığı durumlarda ve diş çıkarma evresinde bebeklerde pişik oluşumunda artış görülmektedir.

Pişik Neden Oluşur?
Islak bebek bezinin ya da iç çamaşırlarının uzun süre bebeğin cildine temas etmesi sonucu oluşmaktadır. İdrara bağlı ıslaklık ile pişik oluşumu pişiğe neden olan önemli etkenlerin başında gelmektedir. Buna bebek bezinin bebeğin cildine sürtünmesi durumu da eklenince pişik oluşumu kaçınılmaz olmaktadır. Ayrıca antibiyotik kullanımı, ishal, katı gıdaya geçiş, bebek bezi değişikliği ve gece uykusu gibi bezle uzun süre temas durumlarında pişik oluşumu normale göre daha sık rastlanmaktadır.

Her bebeğin bünyesi farklı reaksiyon gösterse de bazı yiyecekler bebeklerde alerjik reaksiyonlara sebep olarak pişik oluşumuna neden olmaktadır. Özellikle anne sütü sonrası katı gıdaya ilk geçiş aşamasında bebek vücudu yeni besinlere tepki gösterebilir. Asitli, baharatlı ve acı yiyecekler başta olmak üzere inek sütü, bal, yumurta, ceviz, fındık, fıstık, çilek, kakao, kivi, portakal gibi yiyecekler en çok pişik yapan besinler olarak tanımlanabilir. Bu besinleri özellikle katı gıdaya geçiş sürecinde az miktarda kullanılması önerilir. Bebeğinizin hangi besine alerjisi olduğunu anlayabilmek için besini diğer besinler ile karıştırmadan bebeğinize vermelisiniz.

Pişik Kremi Seçerken Nelere Dikkat Edilmelidir?
Pişik kremi seçimi yaparken kremin içeriğine dikkat emeli eğer doktorunuz tavsiye etmediyse kortizonlu kremler kullanmaktan kaçınmalısınız. Doğal içerik ve türevlerini barındıran kremleri kullanmaya özen göstermelisiniz. Bebeğinizi büyüme sürecinde mümkün olduğunca kimyasal içeriklerden uzak tutmalısınız. Kimyasal içerikli pişik kremleri bebeğinizin hassas cildinde alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Kremin kolayca sürülebilir ve kolayca temizlenebilir yapıda olmasına da dikkat etmeniz önemlidir.

Pudralar bebeğinizin sağlığı için risklidir. Bu nedenle pudra ve pudralı bez kullanmamalısınız.

Bebeğinizin bezini gün içerisinde sık sık değiştirmeyi ihmal etmeyin, bebeğinizin bezinin boyutunun doğru olduğundan emin olun çok sıkı olan bebek bezleri tahrişe neden olmaktadır. Her gün belirli aralıklarda bebeğinizin poposunun nefes almasına izin verin. Bebeğinizin altını temizlerken sadece su kullanın unutmayın ıslak mendil ve türevlerine bebeğinizin alerjisi olabilir. Temizledikten sonra bebeğinizin poposunu hemen kapatmayın bir süre kuruması için açık bırakın.

Artık şifanın ve tedavinin; kimyasal ilaçlar, satır satır dolan reçeteler ve bir sürü değişik etmenin bir araya geldiği karışımlar olduğu dönemden çıkılmaya başlanmıştır. Artık insanlar şifayı, doğa ananın kendilerine sunduklarında bulmaktadırlar.

Cilt bakımından, karaciğer temizliğine kadar pek çok alanda paketlenmiş kimyasal ürünler değil de doğal olarak evde yapılabilecek ve sağlıklı ürünler tercih edilmektedir. Örneğin; önceleri yüz toniği için onlarca lirasını ayıran bir kadın, şimdilerde belki de yeşil çay, limon ve salatalığı karıştırarak bir tonik elde etmektedir.

Doğanın nimetlerini kullanırken insanın içi daha da rahat etmektedir. Çünkü doğadan gelen şeyin, insana pek bir zararının olmayacağı düşüncesi oldukça etkindir. Alıç da bu bağlamda doğanın en büyük nimetlerinden bir tanesidir. Pek çok faydası ile kendine hayran bırakan alıç faydaları şöyle özetlenebilir;

• Felç ve kalp krizi gibi önemli hastalıklardan kişiyi korur.
• Antioksidan özelliği ile bilinmektedir. Hem kalp hem de damar yolu hastalıklarında birebir etkili bir özellik göstermektedir.
• Damarlardaki akan kanın akışını düzenler ve kalbi rahatlatır, kalp ritmini düzenler.
• Yüksek tansiyon sorununda oldukça düzenleyici ve etkilidir.
• İdrar söktürücü özelliği de yine antioksidan yapısından gelmektedir.
• Metabolizması olması gerekenin üstünde çalışan ve sürekli ishal problemi ile karşı karşıya kalan bireyler için; ishali önleyici özelliği ile oldukça tercih edilebilirdir.
• Hazımsızlık gibi önemli bir soruna da çözüm bulur.
• Mide ağrısı problemi gibi yaygın olan bir sorunu ortadan kaldırmayı amaçlayan bu bitki aynı zamanda midenin düzgün çalışmasına da yardımcı olur.

Alıç nedir ve faydaları nelerdir sorusunun cevabının böylece, oldukça uzun olduğu kanısına varılmaktadır. Alıç; doğanın insana sunmuş olduğu en güzel armağanlardan bir tanesidir. Buruk bir tadı olsa da düzenli kullanımda, vücudunuzdaki etkisine sizler de inanamayacaksınız. Doğa bu kadar bonkör iken ondan yararlanmamak ve böyle etkili ürünlere yüz çevirmek mantıklı bir hareket olmayacaktır.

Siğil Nedir?
Siğil, derinin üst tabakasında bulunan genellikle deriyle aynı renkte görünen, sert, kabarık, nasırımsı bir enfeksiyondur. HPV (Human Popilloma Virüs – İnsan Popilloma Virüs) olarak bilinen virüse ait enfeksiyonlardır. Halk arasında iyi bilinen çok rastlanan sıradan bir hastalıktır. Siğiller genellikle, ellerde ayaklarda, genital bölgede ve yüzde görülür.

Bulaşıcı Mıdır?
Virüsün nasıl bulaştığına dair kesin bir bilgi yoktur fakat bağışıklık sistemi her yerde olduğu gibi bu virüste de etkili bir rol oynamaktadır. Bağışıklık sistemimizin zayıf olması, virüs ile direkt temas, ortak kullanım alanları ya da kişisel eşyaların ortak kullanılması, siğillerin üzerinin koparılması ya da kanatılması gibi etmenler virüsün bulaşmasında ve yayılmasında etkin rol oynar.

Siğil bulaşıcı mıdır diyenler için cevabımız evet. Özellikle kalabalık insanların birlikte yaşadığı askeriye, yurt, otel gibi yerlerde bulaşması muhtemeldir. Nemli ortamda daha kolay yaşadığı için tuvalet, banyo, havuz gibi su bulunan yerlerde hijyene ekstra özen göstermek gerekir. Siğil olan yere çıplak elle bile dokunmamak gerekir. Aksi takdirde ele de bulaşacaktır.

Çocuklar, ergenlik çağındakiler, tırnaklarını yiyenler, tırnak etlerini koparanlarda siğil oluşumuna daha sık rastlanır. Siğil oluşumunda kurbağaların rolü ile ilgili bilimsel bir kanıt yoktur. Bu bilgi tamamen şehir efsanesidir.

Siğil Türleri
Siğillerin ayak tabanında içeri doğru gelişen bir enfeksiyondur. Oluşumu çıkıntılı değil, yassıdır ve derine doğru ilerler. Siğilin üzerine basıldığı, dokunulduğu takdirde ağrı yapar. Siğiller nasır ile karıştırılabilir. Ayaklarda oluşan ve yayılan siğiller için ayakları kuru tutmak son derece önemlidir.  Yüzde ise yassı, esmer, ince ip şeklinde ya da fırça gibi türleri görülebilir.

Siğil Tedavisi
Siğil tedavisi için halk arasında birçok tedavi yöntemi vardır; incir yaprağı sütü, siğilli bölgeyi okutma, siğili korkutma gibi. Bazı siğiller genelde zararsızdır kendi kendilerine de kaybolabilirler.

Bununla birlikte kişi rahatsız eden, ağrılı ve çoğalan siğillerde uzman yardımı almak gerekmektedir. Dermatologların uyguladığı yöntemler; asidik kremler, buz tedavisi, yakarak tedavi, lazer tedavisi ya da cerrahi müdahale yöntemlerinden biri olabilir. Hangi tedavinin uygulanacağı siğilin durumuna

Uykuda Ağız Suyu Akması Nedenleri Nelerdir?
Aşırı tükürük akması nörolojik bir hastalık gibi ciddi bir sorun olabileceği gibi burun tıkanıklığı gibi altında basit nedenler de yatıyor olabilmektedir. Yan tarafa dönerek uyumak ağızdan salya gelmesindeki en büyük nedenlerden birisidir. Yan tarafına yatan bireylerde yer çekiminin de etkisi ile salyalar ağızda duramaz ve yastığa akar.

Salya akmasının nedenlerinde bir tanesi de sinüs enfeksiyonudur. Kişide sinüs enfeksiyonu nefes alma ve yutkunma zorluğu yaratmaktadır. Benzer durumlar ile grip olduğunu zamanlarda da karşılaşabilirsiniz.

Mide ekşimesi reflü gibi rahatsızlıklarda ekşime sonucunda mide asidi yemek borusunu uyarmakta bu durum daha fazla salya üretimine neden olmaktadır.  Zehirlenme ve alerji belirtilerine karşı vücudumuz salya üretimini arttırmaktadır.

Bademcik iltihaplanması sebebiyle yutkunma zorluğu nedeniyle uykuda ağız suyu akması olabilir. Sinir sistemi üzerinde yatıştırıcı etkisi bulunan ilaçlar ile ağız kuruluğunu önlemeye yarayan ilaçların yan etkileri arasında fazla salya salgılama sayılabilmektedir. Uyku apnesi olanlarda aşırı tükürük oluşumu ve horlama görülmektedir.

Uykuda Ağız Suyu Akması Tedavisi Nedir?
Uykuda ağız suyu akması nedenleri tespit edilerek bunlar ile ilgili yapılacak basit düzenlemeler ile düzelebileceği gibi nörolojik bir hastalık nedeniyle ağız suyu akması gerçekleşiyor ise doktorunuz cerrahi müdahalede bulunmayı önerebilmektedir. Uykuda salya akmasını önlemek için birtakım aparatlar bulunmaktadır. Bu aparatlardan bazıları ağzın kapalı durması için tasarlanmışken kimileri ise yutkunma ve nefes almaya yardımcı olmaktadır.

Uykuda Ağız Suyu Akması Nasıl Önlenebilir?
Ağızdan tükürük akmasının ana sebeplerinden biri kişinin nefes alırken burun yerine ağzını kullanmasıdır. Tıkalı bir burun nefes almanızı zorlaştırmakta sizi ağızdan nefes almaya itmektedir. Burun ve sinüs kanallarını temizleyerek bu sorundan kurtulabilirsiniz. Uyku pozisyonunuzu sırt üstüne çevirerek tükürüğünüzün ağzınızda kalasını sağlayabilirsiniz. Ayrıca yüksek yastık kullanımı da yastığa akıtılan tükürük miktarını azaltacaktır.

İşte bu hormonundaki bir sıkıntıdan dolayı kullanımı önerilen Progestan; kişinin kendi bilgisi dahilinde kullanılmamalıdır. Muhakkak bir hekim onayı alınarak Progestan kullanımına başlanmalıdır.

Progestan’ın farklı kullanım şekilleri vardır. Hangi yol, kullanacak olan kişi için daha kolaysa o yolu yine doktor kontrolünde tercih edebilir. Bu yollar;

• Hap olarak progestan kullanımı
• Fitil yolu ile progestan kullanımı
• İğne yolu ile progestan kullanımı

Olarak 3’e ayrılabilir.

Progestan Ne İşe Yarar?
Progestan hormonundaki düzensiz çalışma, adet döngüsündeki problemler ve bunların kadındaki kötü izdüşümleri sonucu progestan kullanımına başlanabilir. Progestan; hormonları düzenleyen, adeti döngüye sokan ve bu sayede kadının daha rahat bir dönem geçirmesine yardımcı olur.

Buna ek olarak özellikle gebelik dönemindeki anne adayları, hormonlarındaki sorunların bebeği etkilememesi için progestan kullanabilirler. Tekrar hatırlatmakta fayda vardır ki; bu ilacın kullanımı muhakkak bir Kadın Hastalıkları Uzmanı tarafından onaylanmalıdır. Aksi halde, büyük sorunlarla karşılaşmaya sebebiyet verilebilir.

Progestan’ın Yan Etkileri Nelerdir?
Progestan’ın yan etkileri pek çok hormon hapında görülenler gibidir. Çok hassas bir vücutta daha fazla yan etkinin görülmesi olasıdır. Bunun kontrolünü sağlayacak kişi zaten uzman hekimdir. Başlıca progestanın yan etkilerini sıralamak gerekirse;

• Uykusuzluk
• Kusma
• Ateş yükselmesi
• Ağız kuruluğu
• Anlık ruh hali değişimleri sonucu psikolojik etkiler
• Kulak ağrısı
• Kabızlık
• Öksürük
• Vajinal sorunlar olan kuruluk, vajina mantarı, vajinal akıntı
• Özellikle göğüs bölgesinde aşırı hassasiyet

Progestan içeriği bakımından aşırı fazla hasarlı yan etki yapmasa da daha büyük çaplı yan etkileri de bulunduran bir ilaçtır. Nefes darlığı, migren, çarpıntı, aşırı baş dönmesine paralel olan görme kaybı, konuşmada güçlük, dilin dönmemesi, kol ve bacaklardaki hemen geçmeyen uyuşukluk, baygınlık hissi ve bunun gibi ağır sonuçlar da progestanın yan etkileri arasında sayılabilmektedir.

Pek çok insanın bu durumda cinsellik ile alakalı aklında soru bulunmasının nedeni zorlayıcı etmenlerin, hamilelikte riskli olmasıdır. Hamilelik bir süreçtir ve bir hastalık değildir. Bu detay unutulmamalıdır. Bu kapsamda hayatın her türlü akışında devam eden şeyler bir tık daha hassas olarak devam etmelidir.

Cinsellik de yine devam eden durumlardandır. Eğer anne adayının aşırı ağrılı, sancılı bir hamileliği yok ise normal seyrinde hafif kasılmalar, bazen kramp ya da ağrılar en çok olacak şekilde normal geçen bir hamileliği varsa, bu durum cinselliği etkilemektedir.

Hamilelikte Cinsellik Ne Zaman Sınırlanmalı?
Hamilelikte cinsel ilişki son 5 haftaya kadar devam edebilmektedir. Örneğin 38. Haftada doğum yapacak olan bir anne, 33. Haftasına kadar cinsel ilişkiyi sürdürebilir. Aynı şekilde 40. Haftada doğum yapacak bir anne de 35. Haftaya kadar cinsel ilişkiye devam edebilir.

Burada dikkat edilmesi gereken konu; cinsel ilişkinin çok çok uzun sürmemesi ve aşırı zorlayıcı olmamasıdır. Cinsel ilişkinin, doğumu kolaylaştırdığına dair bir ihtimal de söz konusu değildir.

Cinsel ilişki hamilelikte olumlu ya da olumsuz bir etkisi olan konulardan değildir. Ne hamilelik seyrini kolaylaştırır ne de zorlaştırır. Doğumda ise etkisiz elemandır.

Burada devreye giren en önemli nokta ise psikolojidir. Anne adayının özellikle ‘’bebeğime bir zarar gelir mi?’’ düşüncesi hamilelikte cinsel ilişkiye girme isteği konusunda köreltici bir etkiye sahiptir. Bu konuda babanın da oldukça anlayışlı olması gerekir. Hem annenin hem de babanın bu süreçlerin normal şeyler olduğunu kabullenmesi gerekir. Ancak bu sayede hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan daha kolay geçen bir hamilelikten söz edilebilir.

Son 4 ya da 5 haftaya kadar cinsel ilişkinin devam ediyor olması, olağan bir durumdur. Yine de anne, cinsel ilişki sonrası pek çok açıdan bir acı yaşıyorsa doktoruna danışabilir.

Yanlış tedavi yöntemleri veya sivilce sıkmalar nedeniyle ciltte sivilce izleri meydana gelebilmektedir. Sivilce izlerini geçirmek için her evde kolaylıkla bulunabilecek doğal ürünlerden yardım alabilirsiniz. Ancak dikkat edilmesi gereken en önemli husus; eğer ciddi sivilce problemleri yaşıyorsanız, hassas bir cilde sahipseniz önce mutlaka bir doktora başvurmalısınız. Bu konuda bir dermatolog yardımıyla uygun bir tedavi yöntemi uygulayarak sivilce izlerinden kurtulmak daha mantıklıdır.

Patates ve Nişasta Etkisi
Patates, içinde bulunan yoğun nişasta sayesinde sivilce izleri için önemli bir doğal ürün olarak karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle patatesin içinde bulunan nişastaya kolay ulaşabilmek için patatesi rendelemek yeterli ve sonrasında rendelenmiş patatesin bir süzgeç veya bez yardımıyla suyunu çıkarmak gerekiyor. Elde edilen bu bol nişastalı suyu sivilce izi olan bölgeye uygulayıp yaklaşık 15 dakika bekletin ve sonunda yüzünüzü suyla temizleyin. Bu uygulamayı her gün 2 hafta boyunca yaptığınızda sivilce izlerinde azalma olduğunu fark edeceksiniz.

Elma Sirkesi
Sivilce izlerine ne iyi gelir sorusunun cevabından biri de piyasada satılan birçok cilt bakım ürününün de muhteviyatında bulunan elma sirkesidir. Derinin ihtiyacı olan mineralleri yönünden oldukça zengin. Gece yatmadan önce bir pamuk yardımıyla elma sirkesini sivilce izlerinin bulunduğu bölgeye sürebilirsiniz.

Limon ve Asidik Yapısı
Sivilce üzerine uygulandığında sivilceleri kurutmasıyla bilinen limon, sivilce izlerini geçirme konusunda da epey faydalı olduğu görülmüş ve tavsiye edilmiştir. Yarım limonu bir kaba sıkın ve bir parça pamuk batırarak sivilce izlerinin üzerine sürebilirsiniz. Yalnız limon konusunda dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta; limonun yapısı asidik olması nedeniyle cildinizi tahriş edebilir.

Emzik Yapısı ve Çeşitleri Nelerdir?
Mısır’da kadınlar bebeklerini sakinleştirmek için balla doldurulmuş ham maddesi kil olan küçük eşyalar yapmaktaydılar. Bu eşyalar günümüzde de kullanılmaya devam edilmekte olan emziklerin atasıdır.

Temelde iki çeşit emzik çeşidi olmakla birlikte bunlar silikon ve kauçuktur. Silikon emzikler diş darbelerine karşı daha dayanıksız oldukları için henüz diş çıkarmamış bebeklere önerilirken kauçuk emzik ise diş darbelerine dayanıklı olsa da bir süre sonra suyu emme özelliği sebebiyle yapısında deformasyonlar olabilmektedir.

Emzik Kullanımının Avantajları Nelerdir?
Ani bebek ölüm sendromu olarak da bilinen ABÖS yeni̇ doğan dönemi̇ sonrasında bebeklerde görülen ve nedeni açıklanamayan ölümlerdir. Yapılan araştırmalar ise uykusunda emzik kullanan bebeklerin emzikleri ağızlarından düşünce uyandıklarını bu durumunda ABÖS’nu azalttığını göstermektedir.

Emzik kullanımı emme refleksini tatmin etmektedir. Bebeklerde doğum sonrası emme refleksi çok yüksek olup bazı bebeklerde ise emme arzusu karnı doyduktan sonrada devam edebilmektedir. Bu gibi durumlarda emzik kullanımı bebeğe ve ebeveynlere yardımcı olmaktadır. Emzik bebeklerde sakinleşmeye yardım etmekte, kendilerini daha güvende hissederek uykuya dalmalarını da kolaylaştırmaktadır.

Emzik Kullanımının Dezavantajları Nelerdir?
Uzun süre emzik kullanan bebeklerde kullanmayanlara oranla daha fazla kulak burun boğaz rahatsızlıkları görülmektedir. Uzun süre emzik kullanan bebeklerde damağın doğal yapısı ve buna bağlı olarak dişlerde bozulmalar görülmektedir. Uzun süreli emzik kullanımı ayrıca dil gelişimini de olumsuz etkilemekte emzik ağzındayken bebek günlük konuşmalardan uzak kalmaktadır. Ayrıca dişlerde oluşan bozukluklarda konuşmada aksaklıklar meydana getirebilir.

Emzik Kullanımına Nasıl Son Verilebilir?
Bebeğinize her ağladığında emzik vermek onun emziğe aşırı bağlanmasına yol açacağı için bu durumun önüne geçmek için emzik kullanımını sınırlı tutmalısınız. Uyurken emzik kordonunu çıkarmak olası boğulma tehlikelerine karşı alınabilecek önlemlerden biridir. Bebeklerin emziklerinin kişisel olmasına özen göstermeli kimseyle paylaşmasına müsaade etmemelisiniz. Bebeğinize emziği tatlandırarak vermek yerine olduğu gibi vermelisiniz. Sürekli tatlandırarak verilen emzikler hem çocuklarda aşırı şeker tüketimi yapmakta hem de dişlerine zarar vermektedir.

Uzmanlar bebeğinizin 2-3 yaş aralığında emziği bırakmasını tavsiye etmektedir. Peki bebekler emziği nasıl bırakır? Emzik bıraktırma sürecinde özellikle kararlı olmalısınız ve süreci kademeli olarak yönetmelisiniz. Acele etmemeli birden olmasını beklememelisiniz, bebeğinize bu süreçte zaman vermelisiniz. Emziğe biber gibi yiyeceklerin sürülmesi size karşı olan güveninin zedelenmesine yol açmaktadır. Emzik bıraktırma sürecinin bebeğinizin hastalık gibi huysuz dönemlerine denk gelmemesine özen göstermelisiniz.

Mide Biyopsisinin Amacı Nedir?
Mide biyopsisi endoskopi yöntemi ile mideden parça alınarak mikroskop altında incelenmesi ve tanı konulması işlemidir. Biyopsinin amacı doku örneği alınan dokuda bakteri ya da kanserli hücre olup olmadığını anlayabilmek için doktor tarafından istenmektedir.

• Ayrıca; Bakterilerin ne yoğunlukta olduğunu anlamak
• Karın ağrısının sebebini bulmak
• Sindirim problemlerinin kaynağı
• İştahsızlık
• Mide kanseri için de biyopsi istenebilmektedir.

Mide Biyopsisi Kimlere Uygulanır?
5 yıl ve üstü reflü hastalarında özellikle 50 yaş üstü bireylerde mide biyopsisinin yapılması gerekmektedir. Hastalarda sindirim sistemi kanlanması olduğunda, yutma güçlüğü, yutarken ağrı duyma ya da aşırı kilo kaybında da mide biyopsisi işlemi gerçekleştirilmektedir. Ayrıca dışkıda gizli kan testinin pozitif gelmesi durumunda mide biyopsisi de uygulanır.

Reflü şikayeti olan hastalarda yemek borusundaki hasarın derecesinin tespit edilmesi için uygulanırken mide fıtığı veya mide bölgesindeki fıtıkların tespiti için mideye biyopsi uygulanmaktadır.

Mide Biyopsisi Yapım Aşamaları Nelerdir?
Öncesinde hazırlık aşaması yapılması gerekip hastanın en az sekiz saat aç kalması gerekmektedir. Aç olunmaması durumunda mide dokusu incelenemeyecek, gerçek sonuçlara ulaşılamayacaktır. Düzenli olarak kullandığınız ilaçlarınız varsa bu konuda doktorunuza danışmalı, 24 saat öncesinde kan sulandırıcı ilaçları kullanmayı keselisiniz.

Yapım aşaması sırasında işlem lokal ya da genel anestezi altında uygulanmakta, tamamen ağrısız ve acısız bir işlemdir. Hasta lokal ya da genel anestezi altında uyuşturulduktan sonra Özel bir ağızlığın ağza takılması, ince ve ucunda kamera olan hortumun ağızlıktan içeri sokularak mideye ulaşacaktır, mide dokusu ve on iki parmak bağırsağı incelenmeye başlanacaktır, doktorun sorunlu gördüğü bölümden çok küçük miktarda bir parça alarak işlemi sonlandırması ile yapım aşaması sonlanmaktadır. Bu işlem mide endoskopisi olarak da bilinir.

İşlem sonrası hastanın lokal anestezi altında aldığı durumlarda iki saat herhangi bir şey yememesi gerekmekte, genel anestezi altında ise beş saat boyunca yiyecek ve içeceklerden uzak durması gerekmektedir. Ayrıca iki gün boyunca gazlı içeceklerden de uzak durulmalıdır.

Boy Kilo Ne Kadar Olmalıdır?
1 aylık bir kız bebeğini baz alırsak; kilosu 2,950 ile 5,400 arasındadır. Boyunun aralığı ise 50 ile 59 cm arasındadır. Aynı şekilde 1 aylık bir erkek çocuğundan bahsedecek olursak da; 3,000 ile 5750 değişen kiloya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Erkek bebeklerin 1 aylık boyları ise 51 ile 59.5 cm arasında değişebilmektedir.

6 aylık bir kız çocuğunun ortalamaya bakarak üst kilo sınırı 9.250 iken, aynı oran erkeklerde 9,600 olarak saptanmıştır.

1 yaşındaki kız çocuklarının boyu en az 66 cm iken, 1 yaşına gelmiş bir erkek bebeğin boyu en az 68.5 cm olarak ortalaması alınmıştır.

Bebeklerdeki boy ve kilo tablosu ile bu bilgileri toparlamak gerekirse de ortaya çıkan tablo kız bebekleri için şu şekilde olacaktır;

Erkek bebekleri için ise hazırlanacak ortalama bir boy ve kilo tablosunun şekli de şudur;

Bu değerler genel olarak ortalama olarak saptanmış olan değerlerdir. Bu değerlerin altı ya da üstü gibi durumlar, zaten doktorların yapmış olduğu rutin kontroller sırasında çıkmaktadır.

Toplum sağlık merkezi olarak geçen aile hekimleri her bebek için oldukça titiz bir çalışma ile gelişim takibi yapmaktadır. Bu denetim, ileride karşılaşılabilecek tüm sorunlar için öncelikli olarak tedbir oluşturur. Çocuk gelişimi yakinen takip edilmesi ve bu konuda ebeveynin bilgilendirilmesi, oldukça mühimdir.